İslâm'dan önceki semâvî dinlerde de namazın emredildiği, Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli âyetlerinde haber verilir. Şöyle ki: Hz. İbrahim çeşitli dualarında namazdan şöyle söz eder: "Ey Rabbim! Ben soyumdan bir bölümünü, namazı kılmaları için senin Kutsal evinin yanında, tarıma elverişsiz bir vadide bıraktım." "Ey Rabbim! Beni ve çocuklarımı namazı kılanlardan eyle." Yine Kur'an'da, Hz. İbrahim'in oğlu İshak ve torunu Yakub'a da namazı kılmalarının ve zekâtı vermelerinin vahyedildiği bildirilir. Lokman (a.s)'ın oğlu Târân'a şöyle öğüt verdiği nakledilir: "Ey Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret ve kötülükten vazgeçirmeye çalış ve başına gelene sabret. Bütün bunlar kararlılıkla yapılmaya değer işlerdir!" Diğer yandan İsrailoğulları'ndan "namaz kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz" diye söz alınmıştır. Hz. Musa'ya Sina dağında ilk vahiy gelişinde, "..bana kulluk et ve beni anmak için namazı kıl." <A href="http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.uluyama.org/Img/Uploads/activity/2003Jodo/namaz/DCP_3026.JPG&imgrefurl=http://www.uluyama.org/page.php%3FID%3D227&h=480&w=640&sz=99&hl=tr&start=12&um=1&tbnid=SXAD3m_YSBpsbM:&tbnh=103&tbnw=137&prev=/images%3Fq%3Dnamaz%2Btarih%25C3%25A7esi,%26um%3D1%26hl%3Dtr%26sa%3DN"><IMG style="BORDER-RIGHT: 1px solid; BORDER-TOP: 1px solid; BORDER-LEFT: 1px solid; BORDER-BOTTOM: 1px solid" height=103 src="http://tbn0.google.com/images?q=tbn:SXAD3m_YSBpsbM:http://www.uluyama.org/Img/Uploads/activity/2003Jodo/namaz/DCP_3026.JPG" width=137></A>denilmiş, daha sonra Musa ve kardeşi Harun'a hitaben, "Siz ikiniz Mısır'da kavminiz için bir takım evler hazırlayın, evlerinizi merkez (kıble) edinin, namazı kılın." Diye bildirilmiştir. Başka bir âyette Hz. Şuayb'ın namazından söz edilir ve Hz. İsa'nın bebek yaşta bir mucize olarak konuşup, "Ben gerçekten Allah'ın kuluyum. O, bana kitap verdi ve beni peygamber seçti. Nerede olursam olayım, beni kutsadı ve yaşadığım sürece, bana namazı ve zekâtı emretti." sözleri nakledilir. Hz. Meryem'e Cenab-ı Hakk'ın, "Ey Meryem! Bütün kalbinle Rabb'ine bağlan. Secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et." buyurması, namazın bütün İbrahimî dinlerin ortak ibadeti olduğunu göstermektedir. <BR><BR>Mekke döneminin başlangıç yıllarında Cebrâil (a.s), Hz. Muhammed'e gelerek, onu vadi tarafındaki Akabe denilen yere götürmüş, orada fışkıran bir su ile önce Cibrîl sonra Hz. Peygamber abdest almış ve birlikte iki rekât namaz kılmışlardı. Hz. Peygamber sevinçli bir halde eve gelmiş ve eşi Hz. Hatice'yi de oraya götürmüş, birlikte abdest alarak iki rekât namaz kılmışlardı. Kimi bilginlere göre aşağıdaki âyetler, bu gizli namaz dönemiyle ilgilidir: "Namazında ne yüksek sesle oku ve ne de sesini alçalt, ama ikisi arasında bir yol ara." "Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan sesle, sabah akşam Rabb'ini an. Gâfillerden olma." İslâm'ın ilk yıllarında namaz, yalnız sabah güneşin doğmasından önce ve akşam güneşin batmasından sonra olmak üzere ikişer rekât olarak kılınıyordu. Sonra mirac gecesinde beş vakit namaz farz kılınmıştır. Yaygın kabule göre Cebrâil (a.s)'ın Hz. Peygamber'e Kâbe'de, namaz vakitlerini göstermek üzere imamlık etmesi Mi'rac olayının ertesi günü olmuştur. <BR><BR>