_kur’an’ın temel özelliklerinden birinin hidayet olduğuna dikkat çekmiştik. insanları eğitmek ve onları hidayete kavuşturmak değişik eğitim metodlarına başvurmayı gerektirir. kur’an-ı kerim incelendiğinde bu metodları kullandığını görürüz. toplumlara hakim değişmez kanunlar bulunduğuna göre geçmiş toplumların başından geçen olaylar, gelecek toplumların eğitiminde başvurulması gereken hususlardır. kur’an-ı kerim de bu yola başvurmuştur. hatta bu olaylar onda önemli bir yer işgal etmektedir. o, naklettiği bu olayların gayelerini iki maddede özetlemektir:<BR><BR>
<DIV style="TEXT-ALIGN: center">a.peygamber’i teselli etmek, irade ve azmini bilemek.<BR><BR>b.insanları düşündürmek ve ibret almalarını sağlamak.<BR></DIV><BR>_hakka davet etmek meşakkatli bir yoldur. bütün peygamberler bu yolda çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. peygamberimiz de benzeri zorluklarla karşılaşacaktı. hatta onun yolunu izleyen tabileri de bu tür zorluklarla karşılaşacaklardı. karşılaşılan bu zorluklar, peygamber’i üzecek ve bir peygamber de olsa bu meseleler kendisini yalnızlık duygusuna itecekti. yüce Allah, önceki peygamberlerin de benzeri zorluklarla karşılaştıklarını, fakat bu zorlukların onları yollarından alıkoyamadığını, sebat ederek direndiklerini ve neticede başarıya ulaştıklarını anlatarak peygamberimizi teselli etti. böylece kendisinin de birgün bu zorlukları aşacağını anlattı.<BR><BR>_kur’an-ı kerim, toplum kanunlarının değişmezliği özenle vurgulamaktadır. o halde geçmişi tanımak, gelecek için önemlidir. işte bu bağlamda geçmiş dönemleride yaşayan peygamberlerle toplumların başından geçenler insanlar için ibret alınacak şeylerdir.<BR><BR>_kur’an-ı kerim’deki kıssaların bu yönlerine dikkat çektikten sonra günümüz edebi çalışmalarının bir yönüne dikkat çekelim. günümüzde edebi türler arasında en gelişeni roman ve hikaye türleridir. bilindiği gibi roman ve hikayelerde olayların gerçekliği aranmaz. hatta gerçek bir olayı konu alsalar bile yazar olaylar arasındaki boşluğu doldurur ya da okuyucuya vermek istediği mesaj doğrultusunda olaylara yön vermeye çalışır. bu yolla ortaya konulan edebi türlerin toplumların yönlendirilip eğitilmelerinde, hayata bakış açılarında birtakım etkilerinin olduğu da inkar edilemez.<BR><BR>_çağımızın ilimler arasında çekidüzen verdiği ilim dallarınından biri de tarihtir. artık daha çok belgelere önem verilmekte ve belki de daha önce verilmeyen ve tarihe gerçekten ışık tutan belgeler, sözgelimi kazılar ve bu kazılarda elde edilen bulgular değerlendirilmektedir. tarih araştırmaları için bu tür belgelerin elde edilebilmesi de maddi imkan, teknoloji ve ciddi disiplin steyen bir iştir. itiraf etmek gerekir ki, batılılar bu konuda önemli bir mesafe katetmişlerdir. batıda yapılan bu çalışmaları basamak yaparak bazı müşteşrikler kur’an’da geçen bazı kıssaların tarihi gerçeklerle bağdaşmadıklarını ileri sürmüşlerdir.<BR><BR>_roman ve hikaye gibi bazı edebi türlerin gerçeklere dayanmıyor olsalar bile toplumu etkilediklerni gören ve batılı müşteşriklerin saldırıları karşısında psikolojik yenilgiye uğramış bazı müslüman araştırmacılar, kur’an kıssalarının gerçek olaylara dayanma mecburiyetlerinin bulunmadığını; kıssaların hikmetlerinin insanların ibret almaları olduğunu ve onlardan biret alınması için de gerçek olmalarının gerekmediğini savundular.<BR><BR>_1950’lerde mısırlı araştırmacı muhammed ahmed halefullah, hazırladığı “el-fennu’l-kasasi fi’l-kur’an” isimli doktora tezinde bu görüşü ileri sürdü. o dönemde tezin lehinde ve aleyhinde çok şey yazıldı. hatta bu tezi nedeniyle müellif üniversite hocalığından atıldı. ancak onu takiben birçok modernist bu görüşün savunucusu oldu.<BR><BR>_halefullah’ın iddiasına göre birçok ayette müşriklerin kur’an hakkındaki “evvelkilerin masalı: esatiru’l-evvelin” nitelemelerine yer verildiği<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[1]</SPAN> halde, hiçbir ayette bu iddiaları reddedilmiş değildir. sadece kur’an’ın başkası tarafından muhammed’e yazdırıldığı iddiaları reddedilmektedir. halefullah bu görüşünden hareketle şu sonuca varır: “kur’an’da masal bulunduğunu söylemeyi sakıncalı bulmuyoruz. bunu söylediğimiz zaman da kur’an’ın herhangi bir nassına aykırı bir şey söylemiş olmuyoruz.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[2]</SPAN><BR><BR>_ona göre kur’an-ı kerim, tarihi meselelerden bahsederken, indiği toplumun bu vakıalar hakkındaki malumatını malzeme olarak kullanmakta ve onları edebi bir üslup içerisine sokarak vermek istediği talimat ve öğütler vesile kılmaktadır. bu sebepledir ki kur’an, naklettiği bu olayların vuku bulup bulmadığına, gerçekle uyuşup uyuşmadığına önem vermez.<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[3]</SPAN><BR><BR>_oysa kur’an-ı kerim, halefullah’ın iddiasının aksine müşriklerin, “evvelkilerin masalı” nitelemelerini açık bir şekilde reddetmektedir. halefullah’ın kendisine destek olarak naklettiği bir ayette şöyle buyurulamaktadır: “inkar edenler: ‘bu (kur’an) yalandan başka bir şey değildir. (muhammed) onu uydurdu, başka bir topluluk da kendisine yardım etti’ dediler de muhakkak bir haksızlığa ve iftiraya vardılar. dediler: ‘evvelkilerin masalı, onları yazdırmış, sabah akşam kendisine okunuyor.’ de ki: ‘(hayır), onu, göklerdeki ve yerdeki gizliliklerin bilen (Allah) indirdi. O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[4]</SPAN><BR><BR>_ayetler sadece, kur’an’ın başkaları tarafından muhammed’e yazdırıldığı iddiasını değil, ‘evvelkilerin masalları’ iddialarını da reddetmektedir. Allah’ın “ göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri bildiği”ne dikkat çekilmesi, bunun açık bir delilidir. nahl suresinde de şöyle buyurulmaktadır:<BR><BR>_“onlara Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, ‘evvelkilerin masalı’ derler. ki kıyamet günü hem kendi veballerini tam olarak yüklensinler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin veballerinden bir kısmını. bak ne kötü şey yükleniyorlar.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[5]</SPAN><BR><BR>_kalem suresinde yine şöyle buyurulmaktadır:<BR><BR>_“kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: ‘evvelkilerin masalı’ dedi. biz onu, burnunun üzerine damga vurup işaretleyeceğiz.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[6]</SPAN><BR><BR>_bu ayetlerde yüce Allah, kur’an için “evvelkilerin masalı” iddiasında bulunanların cezalandırılacaklarını açıkça ifade etmektedir. bu iddiayı ileri sürenler şayet hak olan birşeyi söylüyorlarsa, bu söyledikleri niçin bir suç olarak değerlendiriliyor ve cezalandırılacakları ifade ediliyor?<BR><BR>_ayrıca hemen hemen bütün kıssaların gayb haberlerinden olduğu; bu olaylar vuku bulduğunda muhammed’in(s.a.v) orada hazır bulunmadığı vurgulanıyor.<BR><BR>_mesela hz. zekeriya ve meryem’in kıssaları anlatıldıktan sonra: “(ey muhammed!) bunlar sana vahyettiğimiz gayb aleminin haberlerindendir. meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[7]</SPAN> buyurulmaktadır.<BR><BR>_hz. yusuf kıssası anlatıldıktan sonra: “(ey muhammed!) bu anlatılanlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. onlar kararlarını verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[8]</SPAN> buyurulmaktadır.<BR><BR>_naklettiğimiz bu ayetlerde acaba peygamber (s.a.v)’in bu olaylara şahit olmadığı niçin anlatılıyor? eğer kıssalara gerçek hayattan alınmamış olsaydı bu hususun ifade edilmesine ne ihtiyaç vardı.<BR><BR>_halefullah’ın iddialarından biri de; kur’an’ın gerçek hayattan alınmamış olan uydurmaları nakletmek zorunluluğunun bulunduğudur. çünkü muhammed(s.a.v)’in peygamberliğinin isbatı bazen bu uydurma şeyleri nakletmeye dayalıydı. yahudiler, müşrik araplara, muhammed’in peygamberliğinin gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmaları için bir takım taktikler öğretiyorlardı. bu cümleden olarak onlara bazı kıssalar öğretiyor ve eğer muhammed bu anlattıklarımızı aynen anlatacak olursa, bilin ki o peygamberdir, diyorlardı. bu sebeple kur’an, ister istemez, ehl-i kitab’ın anlattıklarını aynen anlatmak mecburiyetinde kalıyordu.<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[9]</SPAN><BR><BR>_hem kur’an’da ve hem de kitab-ı mukaddes’te zikredilen herhangi bir kıssayı karşılaştırdığımızda bu iddianın gerçek dışı olduğu ortaya çıkacaktır. çünkü her kıssada az veya çok farklılıklar mevcuttur.<BR><BR>_şayet ortak kıssaların tamamında tam bir tatabuk olmuş olsaydı, belki o zaman bu iddia değer kazanır ve üzerinde durmaya değer bir iddia olurdu. arada kimi benzerliklerin bulunması da elbetteki doğaldır. çünkü ne de olsa tevrat da, incil de asılları itibariyle ilahi kitaplardır. kur’an hiçbir zaman bu kitapların tümden tahrif edilip değiştirildiklerini iddia etmiş değildir.<BR><BR>_ayrıca kur’an, sadece indiği dönemdeki insanlara ve arap yarımadasında yaşayan yahudi veya hıristiyanlar hitap etmiyor ki onların müşriklere anlattıklarını esas alsın. şayet böyle bir şey söz konusu olmuş olsaydı kur’an-ı kerim mutlaka bunu dile getirir ve ehl-i kitab’ın müşriklere olayı öylece anlattığını belirtidi.<BR><BR>_ehl-i kitab’ın müşriklere öğrettikleri kıssalarla herhalde ashab-ı kehf ve zulkarneyn kıssalarını kastediyor olmalıdır.<BR><BR>_yüce Allah ashab-ı kehf kıssasına dikkat çektikten sonra kıssanın anlatımında şu ayetle başlamaktadır:<BR><BR>_“onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[10]</SPAN><BR><BR>_ayette geçen “bi’l-hak: gerçek olarak” sözü olayın gerçekten vuku bulduğunun açık bir delilidir.<BR><BR>_ashab-ı kehf’in mağarada nasıl uyudukları anlatıldıktan sonra da şöyle buyurulmaktadır: “eğer onları görseydin dönüp kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[11]</SPAN><BR><BR>_hayali bir hikaye anlatılırken yüce Allah’ın bu şekilde buyurması düşünülebilir mi?<BR><BR>_yüce Allah yine şöyle buyurmaktadır: “böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu kesinlikle bilsinler.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[12]</SPAN><BR><BR>_yüce Allah bir bilgiye dayanamaksızın insanların kıssa hakkında ileri sürdükleri tahminlerine/uydurmalarına da dikkat çekerek şöyle buyurmaktadır:<BR><BR>_“(insanların kimi:) onlar üç kişidir, dördüncüleri de köpekleridir diyecekler. yine beş kişidir, altıncıları da köpekleridir diyecekler. (bu sözler) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (kimileri de:) onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir, derler. de ki: onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. öyle ise ashab-ı kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malumat isteme!”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[13]</SPAN><BR><BR>_naklettiğimiz bu ayetler, kıssanın gerçek bir olay olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık açık anlatmaktadır.<BR><BR>_zıulkarneyn hakkında da yüce Allah şöyle buyurmaktadır:<BR><BR>_“işte gerçekten biz, onun (zulkarneyn’in) yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmışız.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[14]</SPAN><BR><BR>_ haddizatında ibret alınacak bir hususu anlatmak için hayali olaylar zikretmek, anlatılmak isteneni tam olarak canladıracak gerçek bir olayı bilmeme durumunda söz konusu olur. Allah hakkında böyle bir şey söz konusu olamaz. gerçek olaylar, mutedil ve gerçekçi bakış açısının elde edilmesi ve mutedil bir şahsiyetin oluşması için hayali olaylardan çok daha etkilidir. Kur’an’ın hedefi de inanan kimseye mutedil ve gerçelçi bir bakış açısı kazandırmak ve onu bu şekilde eğitmektir.”<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[15]</SPAN><BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[1]</SPAN>bk. 6 en’am 25; 8 enfal 24; 23 mü’minun 83; 25 furkan 5; 27 neml 68; 46 ahkaf 17; 68 kalem 15; 83 mutaffınin 13.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[2]</SPAN>halefullah, el-fennu’l-kasasi fi’l-kur’an, kahire-1972, s.178-180.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[3]</SPAN>halefullah, a.g.e., s. 254-255.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[4]</SPAN>25 furkan 4-6.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[5]</SPAN>16 nahl 24-25.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[6]</SPAN>68 kalem 15-16.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[7]</SPAN>3 alu imran 44.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[8]</SPAN>12 yusuf 102.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[9]</SPAN>halefullah, a.g.e., s.21-22.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[10]</SPAN>18 kehf 13.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[11]</SPAN>18 kehf 18.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[12]</SPAN>18 kehf 18.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[13]</SPAN>18 kehf 22.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[14]</SPAN>18 kehf 91.<BR><BR>_<SPAN style="COLOR: rgb(255,0,0)">[15]</SPAN>bu konuda daha fazla bilgi için bak. şimsek, m. sait. kur’an kıssalarına giriş, istanbul 1993, s. 49-63.<BR><BR>_mehmet sait şimşek’in “günümüz tefsir problemleri” isimli kitabının 'kıssalar' başlıklı bölümüdür.
<DIV class="post-footer-line post-footer-line-2"><SPAN class=post-labels></SPAN></DIV>
<DIV class="post-footer-line post-footer-line-3"><A href="http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.mevlanavakfi.org/resimler/haberler/17.jpg&imgrefurl=http://www.mevlanavakfi.org/haber_detay.php%3Fhaber_id%3D17&h=200&w=267&sz=20&hl=tr&start=14&um=1&tbnid=zrIHlMkankifdM:&tbnh=85&tbnw=113&prev=/images%3Fq%3Dkurandaki%2Bk%25C4%25B1ssalar%26um%3D1%26hl%3Dtr%26sa%3DN"><IMG style="BORDER-RIGHT: 1px solid; BORDER-TOP: 1px solid; BORDER-LEFT: 1px solid; BORDER-BOTTOM: 1px solid" height=85 src="http://tbn0.google.com/images?q=tbn:zrIHlMkankifdM:http://www.mevlanavakfi.org/resimler/haberler/17.jpg" width=113></A></DIV>